Burnumuzdan aldığımız her nefes, düşündüğümüzden çok daha fazlasını anlatıyor olabilir. İsrail’de yapılan bir araştırma, her insanın burun yoluyla aldığı nefesin kendine özgü bir desene sahip olduğunu ve bu desenin zaman içinde sabit kaldığını ortaya koydu. Yani nasıl nefes aldığımız, tıpkı parmak izimiz gibi bizi tanımlayan biyolojik bir imza olabilir. Dahası, bu nefes örüntüsü yalnızca kimliğimizi değil, ruh halimizi, fizyolojik durumumuzu ve zihinsel sağlığımızı da ele veriyor.
Haziran 2025’te Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmada, özel bir cihaz sayesinde 100 kişinin burun hava akışı 24 saat boyunca kesintisiz olarak takip edildi. Solunum verileri analiz edildiğinde, her bireyin nefes alma ritminin, derinliğinin ve burun delikleri arasındaki hava akışı dengesinin kendine özgü olduğu görüldü. %96,8 doğruluk oranıyla kişilerin yalnızca nefeslerinden tanınabilmesi, bu yöntemin biyometrik kimlik doğrulama açısından da dikkat çekici potansiyele sahip olduğunu gösterdi.

Nefesimiz ruh halimizi de ele veriyor
Araştırmanın en ilginç bulgularından biri ise, nefes örüntülerinin yalnızca fiziksel değil, psikolojik durumlarla da doğrudan ilişkili olması. Katılımcıların depresyon, anksiyete ve otistik özelliklerini ölçmek için kullanılan standart psikolojik testlerin sonuçlarıyla, nefes verileri arasında güçlü korelasyonlar bulundu. Örneğin depresyon puanı yüksek olan bireylerde nefes alma süresi daha uzun ve dalgalı seyrederken, anksiyetesi yüksek olanlarda daha kısa ve kesik kesikti. Yani zihinsel durumumuzun nefesimize de doğrudan yansıdığı anlaşılmış oldu.
Dahası, bireylerin vücut kitle indeksi (BMI) gibi fizyolojik göstergeleri de yalnızca burun nefesi verilerinden tahmin edilebildi. Özellikle uyku sırasında ölçülen solunum hacmi ve burun delikleri arasındaki asimetrik hava akışı gibi detaylı parametrelerin, beyin sapındaki solunumu yöneten merkezlerin aktivitesiyle bağlantılı olduğu düşünülüyor. Bu da solunumun sadece bedensel bir işlev değil, aynı zamanda zihinsel süreçlerin bir dışavurumu olduğunu gösteriyor.
Nefesin geleceği: Bir tanı ve takip aracı olarak solunum
Araştırmayı yürüten bilim insanları, bu bulguların tıp ve psikoloji alanında yepyeni kapılar açabileceğine inanıyor. Özellikle uzun süreli solunum takibine olanak tanıyan bu teknoloji sayesinde, bireylerin depresyona ya da kaygı bozukluğuna yatkın olup olmadıkları erkenden fark edilebilir. Üstelik bu analizler, bireyin herhangi bir beyanına gerek kalmadan, sadece burnundan geçen hava akımıyla yapılabiliyor.
Araştırmacılar bu yöntem gelecekte, uyku bozuklukları, yeme bozuklukları ya da stresle bağlantılı rahatsızlıkların teşhisinde de kullanıleceğini açıkladı. Nefes alma biçiminin değişmesi, beyindeki bazı sinyallerin ya da duygusal tepkilerin habercisi olabilir. Uzmanlar, “solunum üzerinden zihinsel haritalama” diyebileceğimiz bu yaklaşımın, hem ruhsal hem de nörolojik hastalıkların erken teşhisinde devrim yaratabileceğini düşünüyor.